16.10.10

Yazacak Mutlu Bir Şeyler


Son zamanlarda bir sürü kere bir şeyler yazmak için açtım bloğumu ama beğenmedim yazacaklarımı sevgili okur. Ne yazsaydım?
İki çok sevdiğim insanın başka şehirlere gidişini mi? Yoksa kaybettiklerimi ne kadar özlediğimi mi? Yoksa yoksa, son dönemde edindiğim kaybetme korkularımı mı?
Beğenmedim yazacaklarımı taa ki düne kadar. Önce mutlu bir müzik koyalım, sonra anlatayım..



Bugün ise iki sebebim var yazmak için. İkisi de birbirinden çok keyfimi yerie getiriyor :)

    Birincisiiiiiiii
    Turuncu yani ofisimle ilgili.
    Bir buçuk sene önce S ile kendimize bir merkez kurduk. İkimizin de hayaliydi kendi merkezimizde, kendi danışanlarımızı görmek. Bu güzel hayali, iki dost, gerçekleştirdik, Turuncu'yu doğurduk :)
    Açılışımıza bir sürü arkadaşımız geldi ve güzel saksı çiçekleri, minyatür ağaçlar getirdiler. Açılış gününün sonunda Turuncu bir danışmanlık merkezinden çok, tropik bir ormana benziyordu. Amma velakin okurcuğum, S de ben de başka işlerde full time çalışıyorduk ve Turuncu'ya vakit ayıramıyorduk bir türlü. 2. ayın sonunda iki saksı çiçeğimiz ölmüştü. Zaman içinde üç tanesini daha kaybettik. Çünkü başlarda çok da fazla danışanımız yoktu. Olabildiğince az giderimiz olsun diye bir sekreter de çalıştırmıyorduk.  Biz çalıştığımız için çok gidip gelemiyorduk da. Neyse ki yavaş yavaş işler arttı ve kalan yedi çiçek yaşamını sürdürmeyi başardı. Birisi ise hala bitkisel hayatta :) Nasıl oluyorsa.. :))
    Binbir guclukle istifa ettigimi beni dikkatli takip eden okurlarım bilirler. Bu istifadan sonra Turuncu'ya odaklandım. S maalesef taşındı... O yüzden tek başıma odaklandım. Veeee bir sekreter çalıştıracak parayı kazanmaya başladım. Çok tatlı birisi Turuncu'nun sekreteri. Sahiplendi Turuncu'yu. Bazen benden daha iyi baktığını hissediyorum. Ohh... Çok güzel.
    İşte, sevgili sekreterim bugün ofisimize turuncu bir balık getirmiş cam bir fanusun içerisinde. Masasına koymuş. Gelen her çocuk ilgilendi balığımızla  :)
    Aklıma ölen çiçeklerimiz geldi. O zamanlar çiçekleri yaşatamazken şimdi bir balık yaşıyor ofiste :) Her iş yavaş başlar demişti M zamanında...Gerçekten doğruymuş...
    Huzur veriyor Turuncu'nun hareketlenmesi bana... Bir hayal gerçek oluyor! Ne güzel!

    İkinci konu ise çok tatlı iki insan ve bir olasılık ile ilgili :)
    Biliyorum ki her ikisi de okuyacak bu yazıyı. Ama yazmadan önce müziği değiştiriyorum :)



    Okurcuğum, benim iki arkadaşım var. Biri R biri U. R'yi şans eseri tanıdım. U'yu da onun sayesinde. Sonra onlar erdi muratlarına biz çıktık kerevetlerine... Gerçi düğünlerine gidemedik ama, neyse :)
    İşte bu iki tatlı insanın önce evlerini su bastı sonra da ev sahipleri evi satmaya karar verdi.. Aman ne üzüldüm! Neden üzülmedim okurcuğum, çünkü bizim binada bir sürü kiralık ev var. Onlar da bizim evin manzarasını seviyorlar. Evi de beğeniyorlar. Kirası da onların bütçesine uygun geliyor.
    Belki de taşınırlar :)
    Bu olasılık beni çok çok heyecanlandırıyor. Giden onca insandan sonra evrenin bana bir borcu olduğunu düşünüyorum. Eğer bu borcu R&U'yu bizim binaya taşıyarak ödeyecekse evreni affedebilirim belki. Gidenlerin yeri dolmaz ama bana süper bir kıyak olur bu sevgili evren... Consider this! (Evrenin Türk olmama ihtimaline karşı)

    İşte durumlar böyle...
    Bu gece keyfim yerinde.
    Birazdan B ile blues dinlemeye gideceğiz. İçkiye az ödemek için başladık demlenmeye :)
    Eeee, o paralar kolay kazanılmıyor ama di mi?
    Hadi okurum kal sağlıcakla...
    Şu şarkıyı da dinle öyle git...
    Keyfimiz iyice yerine gelsin!
    The Doors'dan geliyor,
    Güzel gecelerrrr...